Devlet-i Ali Osmani Mersin Valisi Nâzım Paşa...
İBRETLİK BİR NAZIM PAŞA ÖYKÜSÜDÜR...
Nâzım Hikayesi deyince yanlış anlamayın lütfen; Nâzım Hikmet hikayesi değil bu. Burada sözü edilen Nâzım 1890'larda Mersin valiliği yapan Nâzım Paşadır. Osmanlı Devlet geleneğinin tersine biraz dik başlı bir adamdır bu Nâzım Paşa. Mevlevi yani Mevlana mürididir. Ama aynı zamanda da ulusalcıdır. Anti emperyalisttir. Bu yıllarda iyice abaran ve yabancılara (özellikle de Alman Fransız ve İngilizlere) büyük ayrıcalıklar tanıyan uygulama ve kanunlara çok tepkisi vardır. Osmanlı topraklarında yaşayan bir İngiliz'in ya da Fransız'ın, Osmanlı yasalarına değil de İngiliz ya da Fransız yasalarına tabi olmasını bir türlü kabullenememektedir.
Aynı zamanda bir mevlevî şairi de olan Nâzım Paşa'nın Mersin valiliği sırasında, bu kentte yaşayan bir İngiliz -ki kendisi bir lord'dur- pazardan aldığı zerzavatı taşıyan (10-12 yaşlarındaki) küfeci çocukla para konusunda tartışmaya girer. Bir küfeci çocuğun isteyeceği para ne olabilir? O günün Osmanlı İmparatorluğunda yaşayan 10-12 yaşında küfeci bir çocuğun ufku nereye kadar gidebilir ki? İstediği para lordun belki de içtiği tek bir puronun maliyeti değildir. Koskoca bir lord bu üç kuruş para için çocukla tartışır. Laf uzar... Sonunda lord efendi bastonunu kaldırır çocuğun kafasına vurur. Çocuk düşer ölür.
O yıllarda böylesi bir olayın ne önemi olabilir ki? İstanbul'da padişahlık yapan II. Abdülhamid, gücü Türklere yeten, arkasına emperyalistleri alan, kimseye ses çıkartamayan ama Türk gazeteci ve yazar takımına (mesela Namık Kemal'e) kan kusturan, dışarda kedi içerde kaplan bir adamdır. Herkes bu nedenle çocuğu öldüren lord nasıl olsa herhangi bir ceza almayacak, hatta belki de lord'a hakaret ettiği gerekçesiyle ölen çocuk suçlu bulunacaktır, diye düşünür ama... Evdeki hesap çarşıya uymaz. Hesaba katılmayan bir faktör vardır Mersin'de.
Nâzım Paşa...
Olay olur olmaz lordu tutuklar. Ne önemi var ki, diye düşünür herkes... Nasıl olsa İngiltere'nin İstanbul Büyükelçiliği Abdülhamid'i sıkıştıracak ve lordun en fazla bir iki gün içerisinde serbest kalmasını sağlayacaktır.
Bunu Nâzım Paşa da bilmektedir. Bu nedenle alelacele bir mahkeme heyeti kurar. Lordun savunması için bir avukat bile tayin eder. Haksız bir yargılama olmaması için gereken her şey yapılır. Hakça ve adil bir yargılama olur; lord idama mahkum edilir. Yine alelacele idamı onaylar, cellat ayarlanır ve lord aynı günün gecesi sabaha karşı asılır.
Olay üzerine burnundan soluyan İngiliz Büyükelçisi limanda demirlemiş olan İngiliz Donanmasının Mersin'i topa tutmasını bile talep eder, ancak Nâzım Paşa kentte yaşayan İngiliz vatandaşlarının kenti terketmesini yasaklayınca kenti topa tutma tehditi boşa gider. İntikamı alınsa bile can veren minik yavru ölür.
Lord efendi de verdiği kelle ile kalır.
Şanlı tarihimizde örneği zor bulunan (yine de arada sırada çıkan) şerefli devlet adamlarının en iyi örneklerinden birisidir Nâzım Paşa ve bu olaydan yaklaşık on yıl sonra Selanik'te doğan Nâzım Hikmet Ran'ın baba tarafından dedesidir.
Alıntı : (Kaynak: Rady Fish "Nâzım'ın Çilesi" adlı belgesel romandan)
Fakir
Nâzım Hikayesi deyince yanlış anlamayın lütfen; Nâzım Hikmet hikayesi değil bu. Burada sözü edilen Nâzım 1890'larda Mersin valiliği yapan Nâzım Paşadır. Osmanlı Devlet geleneğinin tersine biraz dik başlı bir adamdır bu Nâzım Paşa. Mevlevi yani Mevlana mürididir. Ama aynı zamanda da ulusalcıdır. Anti emperyalisttir. Bu yıllarda iyice abaran ve yabancılara (özellikle de Alman Fransız ve İngilizlere) büyük ayrıcalıklar tanıyan uygulama ve kanunlara çok tepkisi vardır. Osmanlı topraklarında yaşayan bir İngiliz'in ya da Fransız'ın, Osmanlı yasalarına değil de İngiliz ya da Fransız yasalarına tabi olmasını bir türlü kabullenememektedir.
Aynı zamanda bir mevlevî şairi de olan Nâzım Paşa'nın Mersin valiliği sırasında, bu kentte yaşayan bir İngiliz -ki kendisi bir lord'dur- pazardan aldığı zerzavatı taşıyan (10-12 yaşlarındaki) küfeci çocukla para konusunda tartışmaya girer. Bir küfeci çocuğun isteyeceği para ne olabilir? O günün Osmanlı İmparatorluğunda yaşayan 10-12 yaşında küfeci bir çocuğun ufku nereye kadar gidebilir ki? İstediği para lordun belki de içtiği tek bir puronun maliyeti değildir. Koskoca bir lord bu üç kuruş para için çocukla tartışır. Laf uzar... Sonunda lord efendi bastonunu kaldırır çocuğun kafasına vurur. Çocuk düşer ölür.
O yıllarda böylesi bir olayın ne önemi olabilir ki? İstanbul'da padişahlık yapan II. Abdülhamid, gücü Türklere yeten, arkasına emperyalistleri alan, kimseye ses çıkartamayan ama Türk gazeteci ve yazar takımına (mesela Namık Kemal'e) kan kusturan, dışarda kedi içerde kaplan bir adamdır. Herkes bu nedenle çocuğu öldüren lord nasıl olsa herhangi bir ceza almayacak, hatta belki de lord'a hakaret ettiği gerekçesiyle ölen çocuk suçlu bulunacaktır, diye düşünür ama... Evdeki hesap çarşıya uymaz. Hesaba katılmayan bir faktör vardır Mersin'de.
Nâzım Paşa...
Olay olur olmaz lordu tutuklar. Ne önemi var ki, diye düşünür herkes... Nasıl olsa İngiltere'nin İstanbul Büyükelçiliği Abdülhamid'i sıkıştıracak ve lordun en fazla bir iki gün içerisinde serbest kalmasını sağlayacaktır.
Bunu Nâzım Paşa da bilmektedir. Bu nedenle alelacele bir mahkeme heyeti kurar. Lordun savunması için bir avukat bile tayin eder. Haksız bir yargılama olmaması için gereken her şey yapılır. Hakça ve adil bir yargılama olur; lord idama mahkum edilir. Yine alelacele idamı onaylar, cellat ayarlanır ve lord aynı günün gecesi sabaha karşı asılır.
Olay üzerine burnundan soluyan İngiliz Büyükelçisi limanda demirlemiş olan İngiliz Donanmasının Mersin'i topa tutmasını bile talep eder, ancak Nâzım Paşa kentte yaşayan İngiliz vatandaşlarının kenti terketmesini yasaklayınca kenti topa tutma tehditi boşa gider. İntikamı alınsa bile can veren minik yavru ölür.
Lord efendi de verdiği kelle ile kalır.
Şanlı tarihimizde örneği zor bulunan (yine de arada sırada çıkan) şerefli devlet adamlarının en iyi örneklerinden birisidir Nâzım Paşa ve bu olaydan yaklaşık on yıl sonra Selanik'te doğan Nâzım Hikmet Ran'ın baba tarafından dedesidir.
Alıntı : (Kaynak: Rady Fish "Nâzım'ın Çilesi" adlı belgesel romandan)
Fakir
Yorumlar
Yorum Gönder